Tam sekiz yazıdır futbolda lobicilik konusunu ele alıyoruz.

En son lobiciliğin can damarı olan inanç, tarih bilinci, spor sevgisi ve futbol tutkusu gibi konulara tarihten bazı yapraklar sunarak değindik. Bilincimizi güçlendiren bu tür eski resimlere ve hikayelere zaman zaman yine döneceğiz, ancak biraz da günümüze dönelim diyorum. Şu sorunun cevabını arayalım:

Trabzonspor haftalardır üzerinde tartıştığımız lobicilik faaliyetlerinin neresinde?

Ortada güçlü bir kulüp ve iyi bir takım var. İyi bir geçmiş var. İnançlı ve inancını ısrarla kaybetmeyen bir taraftar kitlesi var. Bu camianın kendi şehri dışında en azından büyükşehirlerde ve yurt dışın da geniş bir altyapısı var. Diğer bir deyişle, un var, şeker var, tuz var ancak ortada helva yok. Bunlara biraz su döküp karıştıracak el lazım, ortada o el yok. Var olan camianın ellerini, ayaklarını, gözlerini ve aklını çalıştıracak beyin gücü olan örgüt henüz her ne hikmetse pek görülmüyor. Ya da kendini sır gibi saklıyor. Belki bir gün ortaya çıkar diye büyük bir hevesle bekliyoruz. İşin doğrusu bu boşuna bir bekleyiş midir diye de endişeleniyorum.

En başta sadece problemlere odaklı, bir olay ortaya çıktığında refleks sergileyen, dağınık, birbirinden bağımsız yapılar gözlemliyorum. Örneğin, Şike Soruşturması sürecinin başladığı Temmuz ayından bu yana yaşananları hatırlayın. UEFA’nın dosyaya bakarak tereddütsüz bir şekilde Trabzonspor’u haklı ve temiz bulduğu bir pozisyondan sürece başladık. Tam bu noktada yapılması gerekenler ilgililerce yapılmadı. Nasıl mı?

Dünya futbolunun patronlarından biri olan(UEFA), bizdeki futbolun tek otoritesi olan TFF’ye dedi ki; “Trabzonspor’un hiç bir problemi yok. Ben şampiyonlar ligi müsabakaları için TRABZONSPOR’u uygun gördüm,” Futbol Federasyonu da dönerek bize diyor ki; “TRABZONSPOR, sen ülkemizi bu noktada temsile yetkilisin. UEFA ve biz dosyalara baktık ve seni şampiyonlar ligine göndermeye karar verdik.” Bu ifadelerden, bu kararlardan ne anlaşılıyor? Lafın tamamını deliye derler. Trabzonspor’a açıkça, “artık sezonun şampiyonu sensin” denmiş oluyor. Al da helvanı artık sen yap. Bize de düşen helvayı yapmaktı. Nasıl mı yapacaktık?

Öncelikle Trabzon’da büyük bir merasim başlatacaktık. Yaptıracağımız bir kupa ile futbolcularımızı toplayıp üstü açık araçlarla şehirde turlar atacaktık. Çalsın kemençe, davul ve zurnalar….

Günler süren bir şenlik başlatarak şampiyonluğumuzu spor kamuoyuna tescil ettirmek gerekirdi. Daha sonra malzemecisinden futbolcusuna, kapıdaki güvenlik görevlisine kadar şampiyonluk için aldığınız paradan herkesin hissesine ne kadar düşecekse o kadar dağıtacaktık. İSLİM ARKADAN GELİR. Bu kadar basit bir işlem yapıldı mı? Hep birlikte haykırıyoruz “HAYIR” diye.

Sen bunları akıl edip yapamazsan elin oğlu daha sonra işte böyle başına çorap örer. Sonra medya üzerinden yürütülen lobicilik faaliyetleri ile yavaş yavaş almamız gereken hakları bize unutturur. Bakın ne oldu? Şikenin baş aktörü olan kulüp adeta masum ve mazlum gösterilerek ilk adım atıldı. İstanbul’daki toplantıda da anlattım. Hindistan seyahatim sırasındaki bir anımı sizinle paylaşayım. Filleri terbiye edenlere, “bu koca filleri nasıl terbiye ediyorsunuz?” diye sordum. Bana tek tek anlattılar:

“Önce yavru fili yakalıyoruz, ayağına koca bir zincir takıp o zincirle büyük bir ağaca bağlıyoruz. Bu durundan kurtulmak için fil önceleri çok büyük bir mücadele veriyor. Zaman geçtikçe bulunduğu ortama alışıyor ve durumu kabulleniyor. Onu çözüyoruz. Kademeli olarak zinciri küçültüyoruz. Hülasa o koca gövde bizim dediklerimizi yapmaya başlıyor.”

Daha evvel filin kurtulmak için inancı vardı ama imkanı yoktu. Zaman içinde inancını kaybetti. Şimdi ise imkanı var ancak İNANCI YOK. Bu gün geldiğimiz nokta aynen böyledir. Hani adamın birinin tavuğunu çakal almış. Komşusu gelmiş, “geçmiş olsun, tavuk çakal tarafından mı çalındı?” demiş. Kendini haklı çıkarmak için tavuğun sahibi hemen atlamış ortaya: “ÇAKAL TAVUĞU ALDİ AMA BEN DE NELER DEDUM OĞAA”(Çakal tavuğu çaldı ama bende ona çok şeyler söyledim). Sen ne dersen de güzel kardeşim, tavuk gitti tavuk!.
İnşallah bütün bu serzenişler boşuna çıkar. Biz de mahcup oluruz, bin defa da özür dileriz.

Devam edeceğiz. Sağlıcakla kalın…

Tekin KÜÇÜKALİ
Taka Gazetesi

YAZIYI PAYLAŞ

Leave a Reply

Your email address will not be published.

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Previous Post
«
Next Post
»