Ahmet ZEHİROĞLU

Kaybedilen bu şampiyonluğun travma süreci hızla atlatılmalı, sezon içinde yaşanan tüm süreçler kurumsal bir hafızaya temel oluşturacak şekilde sistematik tarzda, görsel ve her daim üzerinden dersler çıkarılacak şekilde belgesel olarak arşivlenmelidir.

Kaybedilen şampiyonlar   ligi geliri de dikkate alınarak, mevcut yeni koşullara göre finansal yapı yeniden düzenlenmeli, Basketbol şubesi başta olmak üzere Futbol haricindeki profesyonel şubeler amatör seviyeye indirilmeli ve tüm finansal kaynaklar futbol faaliyetine yoğunlaştırılmalıdır. Kulubün finansal geleceği, uzun vadeli projeksiyonlarla masaya yatırılmalı, muhtemel riskler camia ile şeffaf şekilde paylaşılmalıdır.

Şu ana dek aksi iddia edilse de, kulübün geleceği açısından en büyük risklerden biri borsa açılımı ile oluşmuştur. Daha iyiye dönük olduğu beyan edilen son birleştirme hamleleri, beyan edilenin aksine, riskin azaltılmasından ziyade, riskin futbol takımı dahil tüm kulüp varlıklarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi işlemidir. Kulüp geleceği açısından en hayati görev, kulübün borsa batağından bir şekilde tamamen kurtarılmasıdır. Uzak ufuktaki bu tehlike ötelendiği sürece, kulübün yarınları tehdit altında olmaya devam edecektir. Kulübün borç stoğu, her hangi bir yönetim döneminde döndürülemez noktaya getirildiğinde, icra yolu ile kulübün çoğunluk hisseleri herhangi sermaye grubu tarafından ele geçirilebilecektir. Bugün Göztepe kulübünü düştüğü durumda olduğu gibi Trabzonspor bir şahıs kulübü haline gelebilecek, her hangi bir patronun keyfi kararlarına tabi olabilecektir.

Kulübün kurumsal geleceği açısından ikinci büyük tehlike Akyazı projesidir. Kamuoyuna “Trabzonspor’a Tesis Yapıyoruz” illizyonu ile yedirilen, ama gerçekte Trabzonspor’u kullanarak çok daha büyük bir rant projesini hayat geçirmeyi amaçlayan bir plandır söz konusu olan. Bu rant projesi pahasına yaratılan çevre ve doğa katliamında Trabzonspor kulübü perdeleme amaçlı kullanılmaktadır. Bir taş ile bir kaç kuş vurulacaktır Akyazı’da. Amaçlardan biri de demokles kılıcı formatında hazırlanacak sınırlı kira kontratlarıyla Trabzonspor’u siyasi otoriteye daha bağımlı hale getirmek, siyasileştirmek ve devletleştirmektir. Yine Akyazı projesi sayesinde mevcut 3′lü oligarşik devlet takımları için problemli bir deplasman olan Avni Aker’in fiili olarak tasviye edilmesi de amaçlanmaktadır. Yaşanacak dönüşüm, Antalya’da bir başka örneği yaşanan MARDAN stadı fiyaskosundan daha beter sonuçlara gebe olacak, 3′lü oligarşikler açısından geleneksel Avni Aker deplasmanı kabusu tarihe karışacaktır. Yine aynı amaçla -projesi hala belirsiz de olsa- planlanan stad, muhtemelen bir futbol stadı olarak değil atletizm stadı olarak yapılacak ve tribünler sahadan uzak tutulacaktır. Mevcut yönetim tüm bu gelişmelere zamanında müdahil olmadığı ve seyirci kaldığı sürece Trabzonspor tarihine, “basiretsiz işbirlikçi hainler” damgası yiyerek geçecektir.

Trabzonspor’un ihtiyacı olan stad, mevcut stadın da yerinde sınırlı bir kamulaştırmayla gerçekleştirilebilir. Kamulaştırma için gerekli kaynak, akyazıya gömülecek paradan daha fazla değildir. Ayrıca Trabzonspor için yapılacak stad mutlaka gerektiğinde 60.000 kişilik kapasiteye yükseltilebilecek şekilde modüler olarak projelendirilmelidir. Yakın gelecekte işbilir yönetimlerin öncülüğünde geliştirilecek politikalarla Trabzon kenti, Barselona örneği bir futbol turizmi merkezi haline geldiğinde, 5 yıl sonraki ulaşım imkanları da düşünüldüğünde, şu anda bahsi geçen 40 bin rakamı yetersiz kalacaktır. Hepsi bir yana, 3′lü büyüklerin en büyüğünün stadı eğer 55 bin kapasiteli ise, Trabzonspor’un stadı, -bugün boş bile kalsa- en az 56 bin kapasiteli olmalıdır.

Trabzonspor’u yöneten mevcut “dördüncü büyükçü” kafa yapısının kavrayamayacağı bu detaylar, kurumsal anlamda da en büyük olma yolunu açaçak stratejik hamlelerdir.  Trabzonspor kulübü, arkasındaki diaspora gücüne yakışacak şekilde büyük düşünmeli ve büyük oynamalıdır, o ölçekte yeniden yapılanmalıdır. Trabzonspor sıradan bir kasaba ya da şehir takımı değil, adeta Barcelona örneğinde olduğu gibi bir bölgenin ve dünya üzerine yayılmış o bölge halkının milli takımı seviyesindedir.  Barselona, İspanya başkentinde kral himayesinde ihya olmuş devlet destekli REAL MADRID’i alt edip en büyük olabildiyse, TRABZONSPOR da bunu başarabilir ve bunu başabilecek imkanlara sahiptir. Yeterki bu imkanlar rasyonel şekilde harekete geçirilsin..

Trabzonspor kulübü kendi konumunu ve gerçekliğini bir an önce kavramalı ve başındaki mevcut eski kafalı “dördüncü büyükçü” sünepe yöneticileri bir an önce aşmalıdır. Ilk fırsatta, liyakatli, birikimli ve dik duruşlu yeni bir yönetim anlayışının önderliğinde, uzun soluklu stratejik planlar oluşturmalıdır. Trabzonspor, rakibi olan 3′lü büyüklerin lig içinde oluşturdukları ilişkiler ağına karşı, hiç çekinmeden ve geri durmadan KONTRA emperyal hamlelere girişmelidir.  Trabzonspor Süper Ligde var olacak 18 takımın hangileri olacağına dair, her aşamada olabildiğinde belirleyici ve müdahil olmalıdır. Ligde kişilikli ve derinlikli taraftar geleneğine sahip, bağımsız kent takımlarının çoğalmasının, rakip 3′lü büyüklere hayatı daha da zorlaştıracağı unutulmamalıdır. Trabzonspor, külüpler arası ilişkilerinde her adımını bu stratejiyle el almalıdır. Kiralık futbolcu tercihleri başta olmak üzere, her türlü desteğini bu tür takımlara yönlendirmeli, farklı platformlarda kurumsal ilişkiler tesis edilmeli ve bu tür kulüplerin süper lige yükselmesi olabildiğince desteklenmelidir. (Adanademirspor, Karşıyaka, Kocaelispor v.b. gibi) Ayrıca Istanbul içinde de alternatif ilçe takımlarının -ara ara da olsa- süper lige yükselmesi desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Bu hamle, devlet ve medya eliyle büyütülmüş mevcut 3′lü büyüklerin de esasında birer ilçe takımı olduğunu hatırlatacaktır -hem kendilerine, hem de kamuoyuna- ve süper lige adım atan her yeni güçlü ilçe takımı 3′lü büyüklerin yüzer gezer sığ taraftar tabanlarında küçük çatlaklar oluşturma potansiyeli yaratacaktır.. ( Kartalspor, Beykoz, Maltepe vb. takımlar bu amaçla imkanlar ölçüsünde desteklenmelidir.)

Trabzonspor; şu günden sonra, “bana dokunmayan yılan” taktiğiyle kabuğuna çekilip “makus talihine” esir olma lüksüne sahip değildir. Trabzonspor kulübü, başkaların yazdığı sezonluk senaryoların “başarılı” figüranı olarak kalmamalıdır artık.

Trabzonspor; “Önümüzdeki haftaya bakacağız/bakarız” anlayışıyla günü birlik yuvarlanıp giden kasaba takımı gömleğinden sıyrılmalı ve mevcut sistemin figüranı değil, senaristi olmalıdır

Trabzonspor kulübünü yönetmek ve yüceltmek üzere görev üstlenenler,  gerekli atılımları derhal başlatmalıdırlar. Yok eğer böylesine bir cesarete, vizyona ve birikime sahip değilseler, genç ve eğitimli yeni nesil yöneticilerin önünü açacak şekilde, derhal ayak altından çekilmelidirler.

YAZIYI PAYLAŞ

Leave a Reply

Your email address will not be published.

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>