22 Mayıs akşamı saat 21.45 den itibaren ilk görev, futbolcularımıza onurlu ve şerefli mücadeleleri için tüm camia olarak teşekkür etmek olmalıdır.

Ancak bu “Teşekkür” ifadesi, kesinlikle tebrik ya da kutlama düzeyine taşınmamalı, mevcut sonucu öyle ya da böyle “başarı” olarak gösterecek her hangi bir tuzağa kesinlikle düşülmemelidir.

Unutulmamalıdır ki, Trabzonspor için lig ölçeğindeki tek başarı şampiyonluktur.

Bu gerçekliği sulandırıp, genel seçim hesaplarıyla ya da koltuk hesaplarıyla “bu da başarıdır”, “bununla da idare edebilirsiniz/edebiliriz” tezini bize yedirmeye çalışanlara, İstanbul Yerel Medyasına ve o zihniyetin Trabzon’daki yerel teslimiyetçi işbirlikçilerine, -talihsiz şekilde kulüp yöneticisi olsalar dahi- kesinlikle prim verilmemelidir.

23 Mayıs sabahından itibaren en geç 1 hafta içinde iç transfer sorunları kesinlikle çözülmeli ya da netleştirilmelidir. Sonrasında kamp öncesine kadar tüm dış transferler de bitirilmiş olmalıdır.

1) Yeni dönemde Şenol Güneş tüm transfer operasyonlarında tek yetkili olacak şekilde daha üst seviyede yeniden konumlandırılmalı ve kulübeden çıkmalıdır. Kulübe Ünal Karaman’a ya da eğer realize edilebilirse Ünal-Şota ikilisine emanet edilmelidir.

2) Bu süreçte en kritik olan, Selçuk’un ne pahasına olursa olsun kesinlikle Istanbul takımlarına kaptırılmamasıdır. “Takım içi dengeler” klişesi kesinlikle artık aşılmalı, gerekirse takım içinde Selçuk eksenli yeni bir ücret dengeleri sistemi oluşturulmalıdır.

3) Jaja başta olmak üzere, elimizdeki yarı profesyonel Güney Amerikalıların tamamı derhal elden çıkartılmalı, yerlerine profesyonelliği gerçek anlamda özümsemiş, çok yönlü ve Avrupa arenasındaki maçları kaldırabilecek kalitede oyuncular, ön eleme maçlarından önce kesinlikle alınmalıdır.

4) Umut da uygun şekilde, bonservis zararı olmayacak biçimde elden çıkarılmalıdır. Yerine ceza sahası içinde topu önüne indirebilen, son vuruşlarda soğukkanlı, kaliteli bir santrafor alınmalıdır.

5) Kamp programı ve hazırlık maçları titizlikle belirlenmeli, bu süreçte yapılacak hataların bir sezon boyunca telafisinin mümkün olmadığı unutulmamalıdır. Kampa geç katılan oyunculara kesinlikle müsamaha gösterilmemeli, bu gibi durumlarda derhal kadro dışı bırakılacakları, tatil öncesinde tüm futbolculara deklare edilmelidir.

Transferler ve kamp çalışmaları dışında, gelecek sezon için, malum rakiplerimizin saha dışı manevra alanlarını da olabildiğinde daraltmak için şimdiden rasyonel politikalar oluşturulmalı, gerekirse, bu amaçla kulüp bünyesinde arka planda görev alacak profesyonel bir “Enformasyon Birimi” kurulmalıdır. Aşağıdaki hususları gündeme getirmek için şimdiden TFF nezdinde girişimlere başlanmalı ve bu konularda kamuoyu oluşturma çalışmaları yürütülmelidir.

1) Şubat 2011 tarihinde Fenerbahçe kulübünün şikayeti üzerine faaliyetleri askıya alınan Türkiye’nin tek doping kontrol merkezinin son durumu nedir? Süper lig maçlarındaki doping kontrolleri hangi uluslararası kriterlere göre gerçekleşmektedir? Bu doping testleri şu anda nerede yapılmaktadır, gelecek sezon nerede yapılacaktır?

2) Lig bitiminden haftalar önce özellikle küme düşme hattının netleşmesi, saha dışı entrikalarda ihtisas sahibi kulüplerin elini güçlendirmektedir. Bu durumun önüne geçmek için; küme düşecek ya da lige yükselecek üçüncü takım, dörtlü bir grubun 1.ligdeki mevcut playoff grubu ile 8′li karma haline getirilmesiyle oluşacak grup maçlarıyla belirlenmelidir. Bu olmuyor ise, Süper ligdeki takım sayısı kısa sürede 18′den 16′ya indirilmelidir.

3) Yayıncı kuruluşun beraberlik halinde yaptığı ödemeler iptal edilmeli, ilgili yayın hakkı payı sadece galip gelen ve 3 puan alan takımlara ödenmelidir. Acil olarak bu konuda yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Sadece bu yönde bir değişiklik bile, teşvik ve benzeri etik dışı entrikalar önünde en önemli engel olacaktır.

Tüm bunların dışında, yönetim kurulundan bir Basın Sözcüsü atanmalı, başkan dahil her durumda gerekli tüm sözlü açıklama ve beyanatlar bu basın sözcüsü tarafından yerine getirilmelidir. Özellikle, “bariz okur yazarlık eksikliği” ve “yapılan hamlenin iki adım ötesini, hatta bumerang etkisini görememe” gibi problemleri olan “Hasan Yener” tarzındaki yöneticilerin konuşması, hangi koşulda olursa olsun kesinlikle engellenmelidir.

Yarın, 3. bölümde de Trabzonspor’un geleceği ile ilgili muhtemel risklere ve tehlikelere, önümüzdeki yıllara yönelik, atılması gereken uzun vadeli stratejik adımlara değineceğim.

YAZIYI PAYLAŞ

Leave a Reply

Your email address will not be published.

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>